PeloKız’ın İnziva Günlükleri

21/11/2019 Perşembe İzmir,

Geçtiğimiz hafta web sayfamızdaki blog köşemizi canlandırmak adına , diğer eğitmen arkadaşlarımla birlikte bir karar aldık. Her hafta birimiz bir yazıyla karşınıza çıkacağız 😊 Her hafta bu köşe birimizde. İlk haftanın açılış yazısı benim payıma düştü. Normalde yazmayı çok sevsem de , yıllardan beri defter defter günlük biriktirsem de bazen bir şey oluyor ve yazmanın ilhamı kayboluyor. Ben de uzun süreden beri yazamıyordum. Belki benim için de yeniden yazı dünyasına dönmem için kendi içimdeki ilham perilerini uyandıracak bir yol açılır. Kim bilir..,

Tabii esas mevzu ; ne yazacağım şimdi ? Ne yazsam ki? Evin içinde kafamda bu sorularla dolanırken , bir yandan da kedim Lola’nın miyavları dozunu arttırmışken , ayaklarım kendiliğinden -annemin eskiciden aldığı çok sevdiğim , zahire dolabı olarak kullanılan ancak benim kitaplık yaptığım- kapakları tel örgülü dolaba doğru gitmeye başladı. Karşımda 4 tane üst üste inziva günlüklerim duruyordu. Hepsini kucakladım. Salondaki ikili kanepenin üzerine oturdum ve en üstte duran ilk inziva günlüğümü elime alıp okumaya başladım. Sene 2015. Aylardan Şubat. Mekan Bolu, Hindiba Pansiyon. Birkaç sayfa okuduktan sonra Pelokız’ın İnziva Günlük’lerini paylaşma kararı verdim. Kendi deneyimlerimden başka ne anlatabilirim ki değil mi? Gerçek ve hakikat kişinin kendi içsel deneyimlerinde gizli değil miydi?

İlk inzivamın ilk gününü sansürsüz yayınlıyorum. Kişisel hayata saygı ve gizlilikten dolayı isimleri değiştiriyorum sadece. Umarım okursun keyifle…

19/02/2015 Beyaz Özümüz İnzivası Bolu, Mengen

  1. günün izlenimleri;

Sabah uyandığımda hazırdım sanki buraya Hindiba Pansiyon’a varmaya. Heyecanla karışık bir huzur vardı ruhumda. Meriç’le karşılaştık Havaş’ta ve aynı uçakta olduğumuz için birlikte indik Sabiha Gökçen Havaalanı’na. İzmir-İstanbul yolculuğu sorunsuzdu. Rötar yoktu. Havaalanında Bolu-Yedigöller yani buraya gelecek olan servisi yaklaşık 4.5 saat bekledik. Yazarken çok fazlaymış gibi geliyor da, sohbet, muhabbet, kitap, müzik derken zaman su gibi aktı kendiliğinden. Hem bundan çok daha uzun saatler havaalanlarında memlekete gidebilmek adına beklemişliklerim var. Üniversiteyi kazandığım ilk yıl İzmir’den Diyarbakır’a direkt uçuşlar yoktu. Hatta ve hatta tek bir hava yolu ve aktarmalı uçuşu vardı. Onun için hava alanlarında uzun saatler geçirmek sıkmıyordu artık beni. İstanbul’da lapa lapa kar yağıyordu. Her yer bembeyaza boyanmıştı. Ve hava soğuktan da öte buz gibiydi. 11.30’a doğru servis bizi aldı ve yola koyulduk. Kar her yeri etkisi altına almıştı. Ağaçlar, yollar, hatta duran arabaların üstü karla örtünmüştü. Yol boyunca ara ara Engin Geçtan’ın Hayat denilen kitabını okudum. Ara ara sosyal medyaya baktım. Sarı’nın profiline baktım. Bakmadım aslında baya bi gezdim  fotoğraflarında. Bilmem kaç bin kere ? 😊 Aklımın hep bi köşesinde Sarı. Kafamda deli soru  işaretleri . Platonik bir hikaye belki benimkisi. Sarı’lı haller , gel-git’li hüzünler. Çocuksu sevinçler.

Derken vardık Hindiba’ya.

Saat akşam üstü 4 sularında.

Yok böylesi bir manzara,

Yok böylesi bir güzellik,

Tıpkı masallardaki gibi. Karlar ülkesi misali.

pelin-bolu

Ahşaptan irili ufaklı evler. Ağaçlar, aslında ormanın içinde büyülü bir mekan, köpekler, kediler, horozlar. Burada da her şey BEYAZ ÖZÜMÜZ inzivası konseptine uygun. Her yer alabildiğine beyaz. Sanki doğa ana bizim için hazırlık yapmış gibi. İnziva süresince ben yanınızdayım dermiş gibi. Doğanın ahengi, uyumu bizimle buluştu.

Bir sürü yeni insanla tanıştım. Emine, Billur, Ada, Ilgaz, Amsterdam’dan gelen Thomas, Tuğçe, Meltem, Harun , Savaş ve Meriç, Japonya’dan gelen Komo, İngiliz Sharon ve Türk eşi Cihan. Savaş ve Meriç’i Bodrum’daki meditasyon festivalinden de biliyordum zaten. Tanıdık birkaç sima vardı ama diğerleri hep yepyeni ruhlardı ve tam tamına 4 günüm bu yeni tanıdığım insanlarla geçecekti. İçimin en kuytularını paylaşacaktım. Lakin herkes benimle aynı durumdaydı ve hepimiz aynı amaç için kalkıp ta buralara kadar gelmiştik.

Herkes birbirinden farklı tabii hikayelerimiz gibi.

Yemekten sonra başladık çalışmaya. Meditasyon, kavramlar derken ‘an’da kalmayı araştırdık. Amaç da bu zaten. Kath Meditasyonunu öğrendik, deneyimledik, deneyimlerimizi paylaştık.

Kişisel araştırma kısmında, ‘bizi bu an’dan uzaklaştıran’ etkenleri araştırdık. Tek başımıza içsel yolculuklara çıktık. Biz Sharon ile partner olduk. Benim sıram geldiğinde , bir ağlama duygusu baş gösterdi. Boğazımda kelimeler düğümlendi, konuşamadım bir süre. Yutkundum ve nefeslerime odaklanmayı araştırdım. Hara’ya odaklandım. Yani alt karnıma. Nefes alış verişlerimin alt karnımda yarattığı dalgayı izledim. Yükselen ve alçalan ritmi. Karın bölgem çok şişkindi, deli gibi gaz vardı. Şu an bu satırları yazarken bile var. ( Seyahatler etkiliyor sindirim sistemimi) Ağlamam dikkatimi karnıma yönlendirince geçti. Bir şey tetikledi beni.

Şu an bacaklarımda hafif ağrı var. Hatta sol üst bacağımda ağrıyı çok daha net ve yoğun hissediyorum. Kaldığım oda paylaşımlı bir oda. Biz Tuğçe ile aynı odayı paylaşıyoruz ve tabii ki inziva gereği konuşmamız yasak, hatta göz kontağı kurmamız bile yasak 😊 Oda biraz soğuk, kalorifere yapışmış öyle yazmaktayım bu satırları. Odalarda sobalar var ama yanmıyor. Keşke çatır çatır odunlar yansaydı. Ne güzel olurdu.

Daldan dala atlıyormuş gibi yazıyorum sanki çünkü hem yol yorgunuyum hem de yaptığımız çalışma etkiledi beni. Sessiz kalmak, konuşmamak, göz teması kurmamak . Bakalım neler olacak?

Yemekler çok leziz , her şey doğal ve sağlıklı ve organik.  Bunun için çok keyifliyim karnımda deli gibi gaz olsa bile.

Karların içine bata çıka yürümek çok keyifli ve eğlenceli . Uzun olmuş böylesi kar görmeyeli. Diz boyu beyazlık kalıp gibi.

Şimdilik uyku vakti.

Sabah 07.45 Meditasyon var.

Bu sayfalarda yine görüşürüz.

Tüm kalbim ve sevgimle

Diye bitirmişim ilk günümü. ‘İnziva’sözcüğünü ilk defa duyanlarınız olabilir. Belki diğer günleri beklersiniz çünkü inziva nedir e sonraki günlerde girmişim. Ya da çok merak edenleriniz bir araştırabilir.

Tekrar bu blog mecrasında buluşmak üzere,

Hoşça bakın zatınıza,

Hoşça bakın cümle kainata,

Pelin Burcu Kaplan

@mutlutesadufler

@tarayogaizmir

 

 

 

Cevap yaz

Email adresiniz paylaşılmayacak.


*