JYOTISHA – Vedik Astroloji – Bölüm 1

Öncelikle Vedik astroloji nedir biraz bundan bahsetmek istiyorum. Vedik kelime anlamı olarak Veda’larla bağlantılı demek. Veda ise Hint inanç sisteminin yazılı kaynakları. Jyotisha bu Veda’ların alt kollarından bir tanesi. Orijinal adı Jyotisha olan bu sistem en basit haliyle Hint astronomi ve astrolojisi olarak biliniyor. Kelime olarak iki kökten oluşuyor. Jyoti ışık, isha Tanri demek. Jyotisha bu sebeple ışık kaynakları Güneş ve Ay üzerine çalışmaları içeriyor. Güneş ve Ay dediğimde aklınıza tüm Güneş sistemi gelsin. Bu ışık kaynaklarının bireysel haritalarımıza yansımasını Tanrı’nın üzerimizdeki ışığı olarak düşünebiliriz. Hatha Yoga’yı en güzel anlatan ifadelerden biri olan “Güneş’in ve Ay’ın dansı” Vedik astroloji için de geçerli. Bu sistem yüzyıllardır yaşayan bir kehanet geleneği. Tarihi, yoga tarihi kadar eski olan Vedikastroloji astronomi ile ayrılmaz bir ikili. Hint kültürünün ve günlük hayatının bir parçası. Doğduğu topraklarda kutsal bir sanat ve ilim olarak kabul görüyor. Yazılı metinlerden önce sadece ezberlenerek bir nesilden diğerine aktarılmış ve hiçbir dönemde kültürden ve inanç sistemlerinden ayrı tutulmamış bir gelenek. Tamamen astronomik hesaplamalarla çalışmalar yapılıyor. Hindistan’ı ziyaret etmiş olanlarınız varsa gökyüzü gözlem merkezlerini ve kullanılan gözlem aletlerini görmüştür belki. Muazzam yapılar. Bu da ne büyük bir öneme sahip olduğunu ve insanüstü bir çalışmayla ciddi kayıtlar tutulduğunu gösteriyor. Astrolojiyi sadece Hint kültürünün bir parçası olarak görmek belki yeterince ikna edici olmayabilir. Ben bu yüzden şunu da eklemek isterim ki antik çağlarda kabul görür bir bilim insanı olabilmek için alınması gereken eğitimlerden biri de astroloji olmuş. Ptolemy, Galileo, TychoBrahe, Johannes Kepler, Leornardo Da Vinci ve dahası astrolojiyi bir bilim dalı olarak görmüş ve kullanmış insanlar. Ancak maalesef zaman içinde büyük dinlerin yasaklaması sonucu astroloji geri planda kalmış. Halbuki bir zamanlar padişahların birbirlerine jest olsun diye müneccim başlarını gönderdikleri zamanlar olmuş. Sadece saraylarda değil tarladaki hasat da, kadınların kanamaları da, yapılacak düğünler de gökyüzüne bakılarak bilinirmiş. Ve bizim Arap sayıları olarak bildiğimiz 10’luk sayı sistemi de Hint astronomi sistemi tarafından geliştirilmiştir. 

9 birçok kültürde önemli bir sayı. Frekansı yüksek, kutsal bir sayı ve Jyotisha sadece 9 gezegen kullanan bir sistem. Bunlar ışık kaynakları olan Güneş-Ay ikilisi, Mars, Merkür, Jüpiter, Venüs ve Satürn ile Ay’ın kuzey ve güney düğümleri olarak bilinen Rahu-Ketu. Detaylara girmeden önce gezegen kelimesinin Sanskritçe’sini ve anlamanı anlatırsam diğer her şey daha idrak edilebilir olacak diye düşünüyorum. Gezegen Sanskritçe’de graha demek ama graha’yı gezegen olarak çevirmek büyük anlam kaybı. Çünkü graha yakalayan, ele geçiren, kontrolü altına alan demek. Ve Hint kültüründe Tanrı’ların olduğu gibi grahaların da arketipleri yani insan kültürünü oluşturan sembolleri ifade ettiklerini belirtmek isterim. Dolayısıyla gezegenler daha doğrusu graha’lar bizi biz yapan kişisel hikayelerimizin yapıtaşları, yani bizi ele geçiren arzularımızın ve/veya kaçındıklarımızın şemasını çizen unsurlar. 

Temel olarak Güneş’in ve Ay’ın yani kral ve kraliçenin dansıyla şekilleniyor hayat. Güneş ısıyı, eril enerjinin aktifliğini sembolize ederken Ay da serinliği ve dişil enerjinin yaratıcılığını ve sakinliğini anlatıyor. Bir zamanlar Güneş ve Ay, alemlerin kral ve kraliçesi, tüm gökyüzünü yönetirken, zeki ve kurnaz Merkür düşünür taşınır ve burçlar kuşağında kendisi için bir yer ister. Doğası gereği yüce ve cömert bir ruha sahip Güneş bu isteği geri çevirmez ve kendi hükümdarlığının başladığı Aslan takımyıldızının hemen yanındaki Başak takımyıldızını Merkür’e bağışlar. Bununla yetinmeyen ikiliklerin prensi Merkür gece olunca Ay’a yanaşır ve Güneş’in kendisine Başak takımyıldızını verdiğini söyleyip ona övgüler yağdırır. Amacı Ay’ı etkileyip ondan da bir takımyıldız koparmaktır. Güneş ruhu Ay da duygusal zihnimizi temsil eder. Ve duygusal zihnin kendine güveni yoktur çünkü değişkendir. Bilir ki kendine ait ışığı yoktur; sadece ruhun ışığını yansıtır. Bu sebeple de duygusal zihin her fırsatta kendini yüceltmek için fırsatlar arar. Tam da bu sebeple Ay Güneş’ten aşağı kalmamak için kendi yönettiği takımyıldız Yengeç’in hemen yanındaki İkizler yıldızını Merkür’e hediye eder. Düşünen, analiz/sentez yapan zihni sembolize eden Merkür’den sonra arzuların yöneticisi olan Venüs de kendisine ait takımyıldızlarını arzulamaya başlar ve o da böylece Güneş’ten Terazi’yi Ay’dan da Boğa takımyıldızını koparır. Bunu gören ve hırsın, harekete geçmenin, gayretin gezegeni Mars da kendisine Güneş’ten Akrep’i Ay’dan Koç burcunu alır. Tüm bunları uzaktan izleyen bilgeliğin sembolü Jüpiter kendisinin de aynı haklara sahip olduğuna inanarak Yay ve Balık takımyıldızlarının sahibi olur. Her şeyden en son haberi olan, uzak diyarlarda yalnız olmayı seven Satürn ise geriye kalan Oğlak ve Kova burçlarını alır. Böylece tüm burçlar kuşağı beş gerçek graha’ya ait ikişer takımyıldız ve ışık kaynağı olan Güneş’e ait olan Aslan ve Ay’a ait olan Yengeç ile toplam 12 burçtan oluşur. Rahu ve Ketu Ay’ın dünya etrafındaki ekseniyle Dünya’nın Güneş etrafındaki ekseninin kesiştiği yerdeki matematiksel noktalar oldukları için yönettikleri takımyıldızlar yoktur. Ancak Jyotişa’da üzerine saatlerce konuşulan ve bir haritada önemli etkileri olan kaderselgezegenlerdir. Dikkatli bir okuyucu az önce anlattığım hikayeden aldığı parçalarla bile kendi hakkında az çok bilgi sahibi olmuştur. En azından kendi burcunuzun hangi grahatarafından yönetildiğini ve o graha’nın neyin sembolü olduğunu aklınızda tutsanız yeter. 

Ancak şimdi biraz Batı ve Vedik astrolojisi arasındaki farklardan da bahsetmek gerekir. Batı’ya göre yapılan hesaplamalar ile Vedik harita analizlerinde artık neredeyse bir burç kadar fark çıkıyor çünkü hesaplama usullerinde olan değişiklikler sebebiyle normalde 1 derece kadar olan farklılık şimdi neredeyse 30 derece ve bu da bir takımyıldızının gökyüzünde kapladığı derece sayısı. Bu yüzden sosyal medyada farkında olmadan hem Batı hem Vedik takip ediyorsanız kafanız karışıyordur. Biri Jüpiter Oğlak’ta derken diğeri Kova’da diyordur. Aradaki farkın sebebi Dünya’nın eksenindeki eğim sebebiyle her yıl yaşanan sapmaların Batı’da yapılan hesaplamalara dahil edilmemesi. Kozmosa yaşayan bir organizma olarak yaklaşan Jyotisha gökyüzünde olan tüm değişiklikleri hesaplayarak harita oluşturuyor. Bunu söylerken Batı astrolojisini karalamak değil niyetim. Özellikle takvim hesaplamalarında çağımız gerçeğine daha uygun olduğu kabul görüyor ancak insan gibi kompleks bir yaratımdaki manayı çözmenin de daha derinlikli ve tarihi daha eskilere dayanan bir sistemle mümkün olabileceğine inanıyorum. Takdir edersiniz ki çağlar değişse de insan olmanın halleri ve paternleri değişmiyor; dolayısıyla astrolojiyi modernize edilmesi gereken bir alan olarak görmüyorum.

Berrin Boyar

Kaynaklar : Light on Life & Greatness of Saturn

Cevap yaz

Email adresiniz paylaşılmayacak.


*